diyet gazis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diyet gazis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Aralık 2008 Pazartesi

Kadının kilosu eşine bağlı

İngiltere'de yapılan bir araştırma, bir kadının kilo alması ya da kaybetmesinin, büyük oranda partneriyle ilişkisine bağlı olduğunu ortaya koydu. Bu araştırma kapsamında soru sorulan 3 bin kadından yaklaşık yüzde 70'i, mutluluklarındaki en büyük faktörün ilişkileri olduğu yanıtını verdi. Bu kadınlardan geriye kalanlar da kilo aldıkları takdirde ilişkilerini bitireceklerini belirtti.

İngiltere'de yapılan bir araştırma, bir kadının kilo alması ya da kaybetmesinin, büyük oranda partneriyle ilişkisine bağlı olduğunu ortaya koydu.

Slendex adlı bir firma tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, bir kadının kilosunda ilişkide olduğu süre içinde 5 aşamada değişiklik oluyor. İlişkisinin başında olan bir kadın, karşı cinse kendini beğendirmek için girdiği sıkı bir diyet sonucu ilk aşamada ortalama 2,5 kilogram kaybedebiliyor. Kadın ilişkisinde rahatlamaya başladıkça kilo alıyor ve bu ikinci safhada bu miktar ortalama 4,5 kilogramı bulabiliyor. Bunu izleyen üçüncü aşamada, evliliği düşünmeye başlayan ve bu büyük gün için incelme hevesine giren kadın ortalama 3,5 kilogram kaybedebiliyor.

Kadının bir bebeğinin olacağı ise 6 kilogram anlamına geliyor. Son aşamada çocukları büyüyen ve görüntüsüne daha fazla zaman ayırmaya başlayan kadın yenilenme yoluna gidiyor ve ortalama 5 kilo kaybedebiliyor.

Tanrım, çok kiloluyum!

Ne güzel olurdu insanın kendi varlığına hâkim olması. Ama olmuyor, bilincimiz, bilinçaltımız durmaksızın yağmalanıyor. Sistem insanlarla oynuyor, üstelik inceden inceye... Anoreksiya da sistemin oyunlarından biri. Genç, zayıf ve güzeli idealleştiren kapitalizm, bu ideal uğruna ölüme yatanları umursamıyor.

Reklamları, televizyon dizilerini, gazeteleri, defileleri... zayıf hatta “0 beden“ kadınlar süslüyor. Mesaj basit; güzel olmak mı istiyorsun, önce zayıf olmalısın! Bir yandan modern toplum hızla şişmanlarken, öte yandan giderek daha zayıf kadınlar güzellik ideali olarak bilinçlere yerleştiriliyor. 1960’lardan bugüne, güzelliği zayıflıkla bağdaştıran bir akım söz konusu. Bu akımın en yakın takipçisi ise kadınlar. Dolayısıyla, zayıflama tutkusunun yarattığı hastalıkların mağduru da onlar. Bunların başında da anoreksiya geliyor. Bağımlılık olarak nitelendirilen hastalık özellikle ergenlik çağındaki kızları vuruyor. Çoğunlukla zayıflamak için yapılan masum bir perhizle başlıyor. Aslında uzmanlara göre anoreksiyayı tetikleyen asıl nedenler çok daha derin ve temelini ailede aramak gerekiyor; cinsel taciz, ihmal, sevgisizlik, iletişim kopukluğu, yüksek beklentiler, başarıya yönelik aşırı baskı nedenlerin başında geliyor. Hastaların aile profilleri de bunları doğruluyor; çevrenin düşüncesine öncelik veren, ne pahasına olursa olsun “iyi aile” izlenimlerini koruyan ailelerden söz ediliyor. Anoreksiyalıların hastalıklarını kabullenmemelerinde de bu aile terbiyesi yatıyor! Bu yüzden çoğu hastaya ancak kritik noktaya geldiklerinde müdahale edilebiliyor. Ergenlik çağında aşırı zayıflığın bedeli ise âdet kanamalarının durması, büyümenin engellenmesi, hatta cinsel organların gelişmemesi. Açlıklarını bastırarak vücutlarını kontrol altına almaya çalışan gençlerin beyinlerinde durmaksızın yemek yemek olmasına rağmen kendilerini ölüm eşiğine getirene kadar zayıflatmaları empati gücümüzü zorluyor. Ancak her hastanın belki de her şeyden önce dinlenmeye ihtiyacı var. İki genç kız öykülerini paylaşıyor.



Daniela (17 yaşında, lise öğrencisi)

Yaklaşık 1.5 yıldır anoreksiyayım. Geçen yıl annem, ikizim ve ben tatile giderken kaza geçirdik. Kurtarma ekipleri üç saat çalışmayla bizi çıkarabildiler. Şuurum yerindeydi ve annemle ikizim yanımda öldü. Uzun süre komada kaldım, kendime geldiğimde ailem artık yoktu. Kimsem olmadığından, bizi erken yaşta terk edip bir daha aramayan babamla yaşamaya başladım. Kendimi kimsesiz ve istenilmemiş hissediyordum. Babam sıkça iş seyahatlerine çıkıyordu, hep yalnızdım. Yemek yemek istemiyordum, yediklerim giderek azalıyordu, ancak bu babamın dikkatini çekmiyordu. Kendimi tutamayıp çok şey yersem kusuyordum. Boyum, 1.66 metre, kilomsa 53’tü, önce 5-6 kilo verdim, sonra arkası geldi... Kilo vermek bir bağımlılık haline geldi, durmak istemiyordum! Kazadan kendimi sorumlu tutuyor, bunu hak ettiğimi düşünüyordum. Zayıfladıkça üşüyordum, başım dönüyordu, rengim solmuştu... Bir gün bayıldım. O sırada sadece 39 kiloydum. Ölmemem için suni beslemeye aldılar. Tedavi merkezine sevk ettiler, sekiz aydır buradayım.

Hedefim üniversiteye başlamak. Ancak bu bağımlılığı yenmek çok zor. Kahvaltıda yediğim her lokma için kendimle savaşıyorum. Ne yaparsam yapayım yemek düşüncesi her saniye aklımda, esaret gibi! Bazen başaramayacağım endişesine kapılıp karanlık bir deliğin içine düşüyorum, ama önümde daha uzun bir yolun olduğunu da biliyorum. Öğle yemeğinde merkezdeki kızlarla adeta bir yarışa giriyoruz, elimizde değil, ancak herkesin kafasında en az kim yiyecek düşüncesi dönüyor. Başka bir kızı yerken seyretmek bana hayata bakmak gibi geliyor. Onun hakkında, o an “Bak ne kadar güçsüz, yemek yiyor, açlığına yenik düşüyor ve ‘en iyi arkadaşı’ anoreksiyaya karşı geliyor” diye düşünceler saplanıyor kafama. Korkunç bir his başkalarının önünde yemek yemek! Merkezdeki kızlarla dertleştiğimde hepimizin bir hikâyesi olduğunu gördüm. İnsanlar bizi yanlış anlıyorlar; biz, sadece zayıf olmak için öldüresiye perhiz yapmıyoruz, herkesin bunun için farklı, derin sebebi var. Bunu bir gün yenebileceğimi umuyorum, ama şu an yemek düşünmeden bir anım geçmiyor.

Nora (15 yaşında)

Henüz 13 yaşındaydım, mutluydum, ama yakınlarım tarafından hep şişko olduğum söyleniyordu. Onlara hak verirdim, kilo vermem gerektiğini düşünürdüm. Boyum 1.55, kilom 54’tü. Rejime başladım, üç haftada yedi kilo verdim, ama kendimi hâlâ şişman görüyor, daha fazla kilo vermem gerektiğini düşünüyordum. 10 kilo verdiğimde ailem yeterince zayıfladığımı söyledi, durmak istemiyordum ve duramıyordum. Uyanır uyanmaz ilk düşüncem, kilo almamışım oluyordu ve tartıya koşuyordum. Kilo göstergesi düştükçe mutlu oluyordum. Kahvaltı yapmıyor, okulda yemeğimi arkadaşlarıma veriyor ya da çöpe atıyordum. Fazla yediğimi düşündüğümde vicdan azabı çekiyordum. Yemekten sonra aldığım kalorileri yakmak için saatlerce spor yapıyordum. Annem, babam çalıştığından çoğunlukla evde olmuyor, beni kontrol edemiyorlardı. Yatmadan tekrar tartılıyordum. Kendimi bu derece kontrol edebilmek güzel bir histi. 40 kiloya düştüğümde ailem endişelenmeye başladı, ama o ilgi de ruhumu okşuyordu. Hep kardeşimde yoğunlaşan, hasret kaldığım ailemin ilgisine kavuşmuştum! Zayıfladıkça beni daha çok umursarlar diye düşünüyordum. Sonunda istemememe rağmen beni psikoloğa gönderdiler. İlk görüşmemizde tartılmamı istedi. O an da inanılmaz utanç sardı beni! “Kilolarımdan” utanıyordum! Oysa 39 kiloydum. Psikolog, anoreksiya olduğumu söyledi. Kabul etmedim, çünkü bence hâlâ çok şişmandım. Psikolog, iki kilo daha verirsem beni hastaneye sevk edeceğini söyledi. Rutinimi değiştirmedim. Doktor ziyaretine gitmeden tartıldım, 37 kiloydum! Çok sevindim. Doktor kilo verdiğimi anlamasın diye, 1.5 litre su içtim. Psikoloğu böylece atlattım. Doktor hayatımı tehlikeye attığımı, benim yaşımdakilerin tüketmesi gereken yemeğin dörtte birini yemediğimi söyledi. Gurur duydum, “Daha az yemeyi başarabilirim”diye düşündüm. Aileme terapinin fayda etmediğini ve bundan tek başıma çıkacağımı söyledim. İki haftada dört kilo daha verdim, 33 kiloya düştüm! Sürekli titriyordum, yorgundum, yaşadığımı hissetmiyordum. Kilo verme bağımlılığımdan başka şeye vakit ayıramadığımdan arkadaşlarımı kaybetmiştim. 33 kiloyla 4.5 hafta yaşadım, ta ki karnıma korkunç sancılar saplanana kadar. Hastanede, yarım saat geç kalsam bağırsak tıkanmasından öleceğimi söylediler. İlk kez kendime nasıl zarar verdiğimin farkına vardım. Yavaş yavaş yine yemek yemeyi öğrendim, ama hâlâ kalori hesabı yapıyordum. Bir yıl sonra yine 46 kilo oldum! Yeniden hayata dönmüştüm.



Yiyerek zayıflamak mümkün mü?

Yiyerek kilo verilir mi sorusunu hiç korkmadan "evet" diye yanıtlayabilirsiniz!
Sık yapılan beslenme yanlışlarından biri de öğün atlamak, aç dolaşmaktır!

Bu yanlışı özellikle kilo vermek isteyenler çok sık yaparlar. Ne var ki yemeyi içmeyi boş verip aç susuz gezerseniz (bütün bir gününüzü su, soda içerek ve birkaç salatalığı, domatesi, havucu çiğneyerek geçirirseniz) başlangıçta biraz kilo verseniz bile kısa bir süre sonra verdiklerinizi fazlasıyla geri alırsınız. Yiyerek zayıflamanın mümkün olup olmadığı sorusuna birazdan cevap vereceğim ama yemeden zayıflamayı (aç kalarak kilo vermeyi) sakın denemeyin. Eğer denerseniz siz de bir "diyet gazisi" olabilirsiniz.

Yiyerek kilo verilir mi sorusunu ise hiç korkmadan "evet" diye yanıtlayabilirsiniz.

Eğer fazla kilolarınızdan sağlığınızı bozmadan kurtulmak istiyorsanız düzenli aralıklarla, öğün atlamadan, belirli ölçülere uyarak, küçük porsiyonlar halinde ve her şeyi kararında bırakarak yemelisiniz. Sadece sabah, öğlen, akşam yemeği değil, ara öğünler de oluşturup bir şeyler atıştırmayı ihmal etmemelisiniz. Böyle bir beslenme tarzı metabolizmanızın ve sindirim sisteminizin tıkır tıkır işlemesini sağlayacağı gibi, sizi yemenin lezzetinden, zevkinden de alıkoymayacaktır. Ayrıca baş ağrısı, sinirlilik gibi hipoglisemik reaksiyonlardan da uzak kalacaksınız. Zinde, güçlü ve keyifli bir kilo yönetimini siz de başaracaksınız.

SORUNLAR YANLIŞ BİLGİLENMEKTEN

Kilo yönetiminde bütün mesela ihtiyacınız kadar yemeniz ve yiyeceklerle aldığınız enerjinin bir kısmını da (aktivitenizi artırarak) harcamanızdır. Bunu yüzlerce defa duyduğunuzu, artık sıkıldığınızı ben de biliyorum. Ama tekrarda her zaman fayda var. Yiyip içtiklerinizi sorgulamadan, yiyecek içeceklerle sağlıklı bir ilişki kurmadan, yemek yemenin, beslenmenin duygusal yönetimini kavramadan ve aktiviteyi kazanmadan ne kilo vermek, ne de kiloları yönetmek mümkün olmaz.

"Diyete başlamak" aynı zamanda bir gün onu bırakmak anlamına da geliyor. Bunun için "diyete başlamak" yerine "yeni bir hayata başlamak" kavramını tercih etmenizde fayda var.

Yiyerek zayıflamanıza yardımcı olacak 20 öneri!

1. Tatlı yemekten korkmayın!

Yemekten sonra ufak bir parça bitter çikolata yemek size kilo aldırmaz. Keklere, pastalara saldırın demiyoruz, sadece nefsinizi köreltecek ve o anki tatlı isteğinizi bastıracak kadar ufak bir parça çikolatanın kimseye bir zararı olmaz. Haftada bir-iki kereden fazla olmamak kaydıyla tabi!

2. Yağları çıkartın

Bir dilim pizzadaki yağları peçete yardımıyla azaltabilirsiniz. İlk bakışta haftada bir yenen bir dilim pizzadaki yağ size fazla gelmeyebilir. Ancak yıl içinde giysilerinize giremediğinizde öyle olmadığını görürsünüz.

3. Kemer takın

Yüksek kalorili ama düşük besin değerli yiyecekler yemek istediğiniz zaman açlık hissetmeyecek kadar kemerinizi sıkın. Ulaşmak istediğiniz bedene ininceye kadar nefes almanızı engellemeyecek şekilde bu taktiği uygulayın.

4. Sevdiklerinizle birlikte olun

İş arkadaşlarınız, dostlarınız veya ailenizden birileriyle vakit geçirin. Kilo verme dönemini daha rahat atlatmanızı sağlar. Onlarla birlikteyken aklınıza yemek yemek de gelmeyecektir.

5. Baharatlı gıdalar tüketin

Metabolizmanızı çalıştıran ‘kapsaisin’ çok acı biberde bulunur. Acılı tavuk ile ayran için. Süt ürünleri kapsaisinin görevini yapmasına sudan daha çok yardımcı olur.

6. Az yağlı süt için

Günde alınan 1800 mg kalsiyum kalori emilimini sağlıyor. Bu nedenle kahvenizi sütlü ya da kalsiyum içeren gıdalarla içtiğinizde sadece 300 mg kafein alırsınız, 500 mg atılı

7. Organik gıdaları tercih edin

Kepekli veya tahıllı ekmekleri, lifli gıdaları tercih edin.

8. Yıkanmış, doğranmış sebzeleri alın

Evet biraz fazla ödeyebilirsiniz ancak enerji için düşük kalorili bu sebzeleri tüketebilirsiniz. Sebzeleri hemen ulaşabileceğiniz yerlere koyun. Böylece birşeyler yemek istediğinizde diğer kalorili seçeneklerden uzak durabilirsiniz.

9. Akşam yemeğine ne yiyeceğinize karar vererek çıkın.

Restorana gittiğinizde ne yemek istediğinize düşünerek karar verin. Acele etmeyin, küçük porsiyonlu, doyurucu ancak az kalorili yiyecekleri yiyin.

10. Öğleden sonra saat 15:00'de birşeyler atıştırmayı unutmayın.

150 kalorilik bir atıştırma daha sonra yenilebilecek 400 kaloriyi önler. Avuç içi kadar fındık, ceviz, badem gibi çerezler ya da bir dilim peynir gibi atıştırmalıklar yaklaşık 170 kaloridir.

11. Sebze ve meyveleri kabuklarıyla tüketin

Elma, armut, salatalık gibi meyve ve sebzelerin kabukları lif açısından zengindir. Hatta portakalı bile kabuğunun tamamını soymadan beyaz yerini bırakarak yiyebilirsiniz.

12. Sadece tek elle yiyin ve için

Eğer bir partideyseniz bir elinizde içecek diğer elinizle çerez tüketmeye çalışmayın. Sağ elinizle içip yerseniz daha az yiyip içersiniz.

13. Tabakta beslenin

Kavanozdan, kutudan ya da dev kaselerden yemeyin. Gıdaları tabağınıza alarak beslenin. Böylece daha az yersiniz.
14. Ellerinizi meşgul edin

Stresliyken birşeyler yememenin en iyi yolu ellerinizi başka işlerle meşgul etmek. Bir paket cips yemek yerine örgü örerek stres atabilirsiniz. Resim yapmak, el işleriyle ilgilenmek vb. işler de sizi meşgul edebilir.

15. 10 öğün yiyin

Eğer iş ya da farklı denenlerle stres yaşıyorsanız, düşüncelerinizi kontrol edemiyorsanız, çok acıkmış hissedebilirsiniz.Bu durumda birşeyler yedikten 10 dakika sonra yine aç hissedebilirsiniz. Bu durumda günde 10 defa tüketebileceğiniz sebze ve meyveleri belirleyin ve bunları yiyin.

16. Tatlı yemek için dışarı çıkın

Soğuk pastalar, cipsler ya da peket dondurmalar yemek yerine dışarı çıkın. Eve bu tür kilo aldıracak yiyecekler almayın. Böylece canınız dondurma yemek istediğinde bir kutu yerine sadece bir külah dondurma yersiniz.

17. Salata yiyerek başlayın

Öğle yemeğine salata yiyerek başlayanların yüzde 12 daha az kalori aldıkları belirlenmiş. Bu nedenle öğlen kremalı, soslu aparatiflerden uzak durun ve yemeğe salata yiyerek başlayın.

18. Kremadan uzak durun

Burger ya da sandviç yediğinizde mayonez, ketçap ya da krema koydurmayın. Bu tür servis edilenlerin kremalarını bıçakla üzeerinden alın. Böylece yarım kalori daha az almış olursunuz.

19. Ekmek almayın

Ekmek uzatanlara gülümseyerek teşekkür edin ve hayır deyin.

20. Bazen çılgın olun

Hiçbir şey yememek sizi zayıflatmayacak ya da mutlu etmeyecek. Haftada bir öğünde yemek istediğiniz her şeyi yiyerek kendinizi ödüllendirin.