beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ocak 2009 Cuma

Hayatınızın geri kalanı boyunca ne yemelisiniz?

Yaşlanmayı engelleyen, enerji veren, libidoyu arttıran, kalbi güçlendiren, kilo almanızı önleyen, yaş guruplarına göre düzenlenmiş beslenme planı…

20’Lİ YAŞLAR

Stresle mücadele yılları

Kadınlar, haftada 70 saat çalışmaları, geri kalan vakitlerinde de sürekli erkek arkadaş değiştirmeleri ve gece geç saatlere kadar barlarda eğlenmeleri nedeniyle, ilk depresyon belirtilerini 20'li yaslarda göstermeye başlıyor. Bunun faturası ise sadece zihne çıkmakla kalmıyor. Stres yüklü bir yasam tarzı genellikle şeker, yağ ve kaloriyle dolu yalapşap bir beslenme tarzına yol açıyor. Bu yüzden, vücudumuzun gerçek potansiyelinden de yararlanamıyoruz. 20'li yaşlar yeni kemikler geliştirmek için son sansın. Çünkü 30 yasına geldiğinde iskelet sistemin oturmuş oluyor. Kötü beslenme, sadece kemiklerinin gelişimini kısıtlamakla kalmayarak, bu dönemde ya da ileriki senelerde hastalığa yakalanma, kilo alma ve sinir rahatsızlığı geçirme riskinin artmasına da neden oluyor. Bütün bu olumsuz etkilere karsı mücadele etmek senin elinde: Beslenmene dikkat et.

20'li yaşlar

SORUN: Düzgün beslenecek vakit yok
İs hayatı, erkek arkadaşlar, sosyal hayata vakit ayırma çabaları... Sağlıklı beslenmeyi bir kenara bırak, beslenmek için kimin vakti var ki?

ÇÖZÜM: Tek bir paket içerisinde mükemmel şekilde dengelenmiş protein, karbonhidrat ve sebze içeren mikrodalga dostu yiyecekleri tercih edebilirsin. Amerikan Diyet Birliği sözcüsü olan beslenme uzmanı Constance Brown-Riggs'e göre, donmuş bir gıda seçerken, şu özelliklerin aranması gerekiyor: içerdiği sodyum miktarının 450 miligramdan az olması, her 100 kalori başına en çok bir gramı doymamış olmak üzere toplam en fazla üç gram yağ içermesi. Bonus: Harvard’lı bilim adamlarına göre, yenilen sebze miktarının günde bir porsiyon arttırılması, kalp krizi riskini yüzde dört oranında düşürüyor.








SORUN: Spor kazaları
İster top peşinde koşmayı seviyor, ister spor sahasında buluşan arkadaşlarına ayak uyduruyor ol, dizindeki ön çapraz bağlardan (ACL) birini yırtma ihtimalin, aynı yaş grubundaki bir erkeğe kıyasla yedi kat daha fazla.

ÇÖZÜM: Et. Kasları en iyi besleyen gıda. Et, bolca protein ve keratin içerir. Bunlar ise kas oluşumunu sağlar. Kaslar da tendonlar ve eklemlerin çevresine sarılmış bir balonlu koruyucu ambalaj görevi görür. Bağ dokusu dostu şu acılı Meksika usulü salata tarifini deneyebilirsin: 125 gram tamamen yağsız dana kıymasını orta ateşte pişir. Et pişerken, üstüne karabiber, iki çay kaşığı kırmızı toz chili biber ve biraz da acı sos serpiştir. Eti, küp küp doğranmış bir adet domatesi ve iki yemek kaşığı az yağlı peyniri, marul yapraklarının üstüne yerleştirdikten sonra üzerine biraz salsa sosu dök.


SORUN: Kemiklerinin gelişme süresi dolmak üzere
Bu, iskeletini güçlendirmek için sahip olduğun son fırsat. 30'una geldiğinde elinde ne varsa onunla yetinmen gerekecek.

ÇÖZÜM: Her gün, 250 mll'lık iki bardak süt iç. Sütün, D Vitamini takviyeli ve az yağlı olsun. Böylece 581 miligram kalsiyum ve 5 mikrogram D Vitamini alacaksın. Bu, kırılmaya karşı dirençli, sağlam kemikler geliştirmek için mükemmel bir besin kombinasyonudur. Araştırmalara göre, sosyal sigortalardan emekli olana kadar sırtını dimdik tutmanı sağlayacak olan magnezyum, K Vitamini ve fosfor maddelerinin her üçünü birden içermenin yanı sıra, kâse başına, azımsanamayacak bir oran olan 43 miligram kadar da kalsiyuma sahip olan brokoli de mönünde yer almayı hak ediyor. Brokoliyi sade yemek tatsız tuzsuz mu geliyor? Amerikan Diyet Birliği sözcüsü Kerry Neville'e göre, kemik dostu bir garnitür hazırlamak istiyorsan, brokolinin üstünü az yağlı eritilmiş cheddar peyniri tabakasıyla kaplayabilirsin.


SORUN: Farkına varılmayan depresyon
Red Bull içmek moralini geçici olarak yükseltebilir ama uzun vadede ruh halini değiştirmeyecektir.

ÇÖZÜM: Her gün bir kaşık çekilmiş keten tohumu ye. Keten tohumu, en iyi alfa linoleik asit (ALA) kaynağıdır. Araştırmacılara göre alfa linoleik yağ asidi, beyin zarının daha iyi çalışmasını sağlıyor. Beyin zarı ise, beynin, haz sinyalleri de dâhil olmak üzere, duyulardan gelen her türlü bilgiyi işlediği bölge. Keten tohumu kotanı doldurmak için salata, sebze ve gevreklerin üzerine serpiştirebilir veya smoothie ya da shake türü içeceklerin içine karıştırabilirsin.



30'lu yaşlar

SORUN: Aşınan eklemler
Artrit'in (eklemlerde vücut tarafından üretilen bir iltihap), ileriki yıllara kadar oluşmamasına rağmen, artrite yol açan hasarlar bu yıllarda oluşmaya baslar.

ÇÖZÜM: Her hafta, 150 gramlık üç porsiyon soğuk su balığı ye. Özellikle de somon, uskumru, alabalık, pisi balığı ve beyaz etli ton balığı. Bunların her bir porsiyonu, 1.000 miligramdan fazla OHA ve EPA omega-3 yağ asitleri içerir. İngiltere’de gerçekleştirilen küçük bir araştırmada, her gün bu miktarda balık yağı yenildiğinde, eklem değiştirme ameliyatına girmesi gereken hastaların büyük bir çoğunluğunda, kıkırdak ile beslenen enzimlerin miktarının azaldığı görülmüş.


SORUN: Ciltteki Kırışıklıklar
Yaşlanmakla ilgili bir sorunun yok. Daha akıllısın, daha olgunsun ve hayattan daha çok keyif alıyorsun. Ancak, yüzünde belirmeye başlayan küçük çizgiler keyfini kaçırıyor.

ÇÖZÜM: Marketteki fasulye reyonuna uğra. Avustralya'da, yaşı ilerlemiş 453 kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, daha fazla baklagil ve sebze yiyenlerde, daha az kırışıklık ve güneşle bağlantılı daha az cilt rahatsızlığı görüldü. Fasulye, vücudun, güneşe ve hava kirliliğine maruz kalmanın neden olduğu, cilde zarar veren moleküllerle ve serbest radikallerle başa çıkmasına yardımcı olan antioksidanlardan bol miktarda içerir. Buzdolabında, her zaman humus bulundur. Çorbaların içine börülce, makarna soslarının içine mercimek kat. Bu baklagilleri, kuşkonmaz, brokoli, kereviz, patlıcan, soğan ve ıspanak gibi cilt dostu, antioksidan bakımından zengin sebzelerle birlikte ye.





SORUN: Fazla uykucusun
Çalıştığın şirkette kariyer basamaklarını tırmanıyor hatta belki de evleniyor ve çocuk yapıyorsun. Kaynananla, emekli olmaya çalışmakla ve konut kredisi ödemelerinle uğraşıyorsun. Vücudun, son noktasına kadar stres ve yorgunluk yüklü. Üstüne üstlük seks hayatın da her yeri paslanmış bir traktörden daha canlı değil.

ÇÖZÜM: Fındık fıstık deyip geçme. Fındık, fıstık ve ceviz, bol miktarda E vitamini içerir. E vitamini, bağışıklık sistemini güçlendiren ve sen sağda solda koşuşturdukça azalan bir antioksidandır. Bu yiyecekler ayrıca ağızlarına kadar B vitaminiyle doludur. Bu vitamin ise vücudunu, yüksek tansiyon ve hormon bozuklukları gibi, stresin fiziksel tesirlerine karsı korur. Yemişler aynı zamanda, kan akışını iyileştiren bir amino asit olan arjininden de bol miktarda içerir, Arjinin, kan akısını iyileştirerek, ölü gibi yorgunken bile yorgunluğunu üstünden atmana ve vücudunun, bulutların üstünde uçuyormuşçasına enerjiyle dolmasına yardım eder. Her gün bir avuç yemiş yemen yeter. Yoğurdun, salatanın ya da yulaf gevreğinin üzerine serpiştirebilir ya da sade olarak atıştırabilirsin.



SORUN: Sahtekâr bir metabolizma
Daracık jeanlerin, haftalardır yıkanmamalarına rağmen sanki kurutma makinesinden yeni çıkmış gibiler. Üstelik de deli gibi spor yapmana rağmen. Yapılması gereken her şeyi yaptığın için ince kalmaya mahkumsun gibi görünüyor ama metabolizman biraz yağ biriktirmek için arkandan dolaplar çeviriyor.

ÇÖZÜM: Az şeker, bol protein içeren atıştırmalıklar, metabolizmana sürekli yakacak bir şeyler vererek, açlıktan yemeklere saldırma ihtimalini azaltacaktır. Her gün bir dilim (40 gram) sert peynir ye (Cheddar, İsviçre ya da kaşar peyniri yemeyi tercih edebilirsin). Bir dilim peynirde, 11 gram protein vardır ve hıc seker yoktur. Böylece, kan sekerini kontrol altında tutmuş olursun, istersen peynir yerine az yağlı sade yoğurt ya da bir dilim kurutulmuş et yiyebilir veya badem dediğimiz o sihirli yemişlerden bir avuç tüketebilirsin.






40'lı yaşlar

SORUN: Beynin kilitlenmesi
Şirket tatilinde, iş arkadaşlarının çocuklarının isimlerini hatırlaman artık biraz daha uzun sürüyor.

ÇÖZÜM: Blenderin tozunu al ve su malzemeleri bir güzel karıştır: Yarım bardak DHA takviyeli az yağlı süt, bir bardak yaban mersini (istersen bunun yerine böğürtlen de koyabilirsin), bir bardak vişne suyu (biz, tamamen doğal olan meyve sularını tercih ediyoruz) ve bir avuç kırılmış buz. Yaban mersini ve vişne, daha iyi bir hafızaya sahip olmaya yardımcı olduğu söylenen antosiyaninler bakımından son derece zengindir (Bunun bilimsel açıklaması biraz karışık ama bilim adamları, beyindeki nöronların daha iyi iletişim kurmalarını sağladığını düşünüyor). DHA takviyeli süt, bunama riskini azalttığı kanıtlanan omega-3 yağ asidinden yeterli miktarda almanı sağlar. Bu nedenle, bu malzemelerin hepsini istediğin gibi kullanabilirsin.


SORUN: Kansere Yakalanmaya Eğilimli bir cilt
Üstünde daracık bir bikini ve iki koruma faktörlü bir güneş yağı ile yıllarca güneşin altında yattın durdun. Şimdi ise bu davranışının ceremesini çekme vakti geldi.

ÇÖZÜM: Melanomun korkutucu bir rahatsızlık olduğu doğru ama yediğin gıdalar bu rahatsızlığa yakalanmanı önleyebilir: Ulusal Kanser Enstitüsü'ndeki araştırmacılar, yüksek miktarda karotenoid (bitkilerde doğal yoldan mevcut olan pigmentler) alan kişilerin cilt kanserine yakalanma riskinin, az miktarda alanlara göre çok daha düşük olduğunu keşfetmiş. DSM Nutrıtional Products'tan Doktor Regina Goralczyk'e göre, "bitkide bulunan pigment, vücudun içindeki kan dolaşımı yoluyla cilde aktarılıyor ve burada, güneş ışığının zarar verici etkileriyle savaşmaya yardımcı oluyor". Cilt kanserine karşı önlem olarak her hafta iki tane tatlı patates ye. Böylece bol bol betakaroten almış olursun. Havuç ve kavun da mükemmel betakaroten kaynağıdır


SORUN: Kasların büzülmesi
İyice yumuşadın. Kol, bacak ve kalçaların pamuk gibi oldu. Bunun nedeni, yaşın ilerledikçe kas kütlenin azalmaya devam etmiş olması.

ÇÖZÜM: Ton balığı. En iyi protein kaynaklarından biri. Kas oluşumu sağlayacak şu yemek tarifiyle daha sağlıklı bir vücuda kavuşabilirsin: 100 gram ton balığını zeytinyağıyla fırçala, taze çekilmiş karabiberle hafifçe terbiye et ve önceden ısıttığın ızgaraya bir güzel yerleştir. Balık en fazla orta pişmiş kıvama gelene kadar, iki yüzünü de dört, beş dakika pişir. Bu arada, üç çorba kaşığı fıstık ezmesi, bir çorba kaşığı limon suyu, bir çorba kasığı balsamik sirke, bir çay kaşığı esmer şeker ve iki çorba kaşığı suyu bir kabın içerisinde karıştırıp mikrodalgada 30 saniye kadar ısıttıktan sonra ton balığının üstüne dök.







SORUN: Gözlerin zayıflaması
Görmeni sağlayan bu yuvarlaklar hâlâ mükemmel konumda olsalar bile, görme kaybına neden olan iki göz sorunu olan katarakt ve makula dejenerasyonu bu yıllarda gelişmeye başlayabilir. (Bilim adamlarının henüz keşfedemedikleri bir nedenden dolayı, kadınların makula dejenerasyonuna yakalanma riski erkeklere göre daha yüksek.)

ÇÖZÜM: Belki de artık yeşil beslenmenin önemini duymaktan bıktın ama gözlerin söz konusu olduğunda başka şansın yok. Karalahana, göbeksiz lahana, ıspanak ve şalgam yaprakları, ultraviyole güneş gözlüğü işlevi gören lütein ve zeaksantin içerir. Makula Dejenerasyonu Ortaklığı direktörü Judith Delgado ya göre, bu antioksidanlar, gözlerimizi, katarakt ve makula dejenerasyonuna neden olan UV ısınlarına karsı koruyor. 15 hafta süren bir araştırma, bol miktarda lütein ve zeaksantin içeren bir diyetle beslenen kişilerin gözlerinin daha yüksek bir maküler pigment yoğunluğuna sahip olduğunu ortaya koydu. Bunun, makula dejenerasyonuna karşı koruma sağladığı kanıtlandı. Araştırmalar, her gün bunlardan altı miligram yemenin gözleri korumaya yeteceğini ortaya koyuyor. Yeşil beslenmenin faydası burada ortaya çıkıyor: Bir kase doğranmış karalahananın içinde 26,5 miligram lütein ve zeaksantin var. Ispanağın üstüne zeytinyağı dök ve yediğin sebzeleri mutlaka zeytinyağıyla sotele. Sağlıklı yağlar, vücudunun, antioksidanları daha iyi emmesine yardımcı olur.






30’LU YAŞLAR

Yağları eritme yılları

20’li yaşlarında, gece yarılarına kadar içtikten sonra bir büfeye gidip atıştırdığın şeyleri yakabilmeni sağlayan metabolizman artık yavaşlamaya başlıyor. Tartının gösterdiği rakam artmasa bile, elbisenin etiketinde yazan beden, büyük ihtimalle artmaya başlamıştır. American Journal of Clinical Nutrition'a göre, kilolarını korumayı başaran kişilerde bile, yağsız vücut kütlelerinin yerini, yıllar geçtikçe bir yağ kütlesi almaya başlıyor. Vücudun çeşitli yerlerinin sarkmaya başlaması, karşılaştığın tek tehlike değil. 30’lu yaşlardan itibaren her 10 yılda bir, sistolik tansiyon da dört puan yükseliyor ve eklemler sorun çıkartmaya başlayabiliyor, iyi haberlerimiz de var: Eski kuşakların yaşlanmanın bir parçası olarak kabul ettiği rahatsızlıkların sırtını yere getirebilirsiniz.




40’LI YAŞLAR

Hastalıklarla savaş yılları

Bugüne kadar, en olası ölüm sebebin sokakta yürürken kafana düŞen piyanoydu. Oysa artık kalp krizi ve kanser gibi ürkütücü kelimeler, kadınların karşılaştıkları önde gelen sağlık sorunları haline gelmeye başladı. 50'li yaslara yaklaştıkça, körlüğün en önemli nedeni olan makula dejenerasyonu gibi, ölümcül olmamasına rağmen ciddi sorunlar yaratan rahatsızlıklara yakalanma riski de artıyor. Üstelik 30'lu yaslarında kilo almamayı başarmış olsan bile, bel ölçünü kontrol altında tutmak, bu yaşlara gelindiğinde daha da zorlaşıyor. Çözüm: Vücudunun doğal düşmanlarına karsı önleyici bir savaş açmak. Silahların: Bir çatal ve bir bıçak.
















27 Aralık 2008 Cumartesi

Kalçanızın küçülmesini istiyorsanız..

Kalçanızın küçülmesini istiyorsanız... Yazdır E-posta
Pek çok kadının başlıca derdi olan kalça problemini ortadan kaldıran şok diyet... Uygulayacağınız 6 haftalık diyetle kalça ve basen bölgelerinizdeki fazla yağlardan kurtulabilirsiniz. Amerikalı ünlülerin denediği bu diyetle sadece vitrinden izlemekle yetindiğiniz dar pantolonları üzerinizde rahatlıkla taşıyabilirsiniz. Tabii rakiplerinizi kıskandırıp, partnerinizi büyülemek de cabası...



Diyetin amacı hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu vücudun alt tarafında toplanan yağlardan kurtulmak için çok özel bir diyete ihtiyaç var. Uygulayacağınız diyet her yerde kolayca bulup tüketeceğiniz gıdalardan oluşuyor. En önemlisi de oldukça ekonomik oluşu.

Diyetin birinci dereceden etkilediği bölüm kalça ve basen ardından da bacaklar geliyor. Özellikle binici pantolonu olarak adlandırılan kalça ve diz kapağı bölgesinde fazla kilo problemi olan kişiler tam 6 hafta içinde etkili çözüme kavuşabiliyorlar. Diyet kayısı ve badem müsli olarak tanınıyor.



Müslinin hazırlanışı

Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem ve kurutulmuş meyvalar ve tahıllar kadar pek çok vücudunuza faydalı gıdalar bulunuyor. Ancak hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi forma sokuyor.



2 fincan yulaf tanesi, 2 fincan kırılmış fındık, 1 fincan buğday, 1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm, 1 fincan ayçiçek tohumu, 1 fincan badem, 1 fincan ince kıyılmış kuru kayısı..



Malzemeleri karıştırıp, blenderdan geçirin. Hazırladığınız karışımı tam 12 porsiyon olacak şekilde eşit parçalara ayırın. Her porsiyonda karışımı bir bardak diyet soğuk süte ilave ederek tüketeceksiniz. Tabii üzerine yarım dilim muz da ekleyebilirsiniz.

Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş yarım muz



Saat 11.00: Bir elma



Öğle: Bir porsiyon müsli ve yarım muz



Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm



Ana öğün: Meyveyle birlikte temel gıdalar (Aşağıda gün gün verilen yiyecekleri tüketin)



Yatmadan önce: Bir portakal



Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango



Günlük programınızda ana öğünler



Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve.



Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek.



Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan spagetti, bir meyve.



Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Ek olarak bir meyve.



Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta, bir meyve.



Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata, bir meyve.



Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates, bir meyve.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Parkinson Hastalığı ve Beslenme

ImageParkinson hastalığı beyinde hareketlerden sorumlu olan hücrelerin bir bölümünün hasara uğraması ve/veya eksilmesi, sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üst beyin sapında yer alan substansiya nigra hücrelerinin azalmasından ileri gelir. Bu hücreler “dopamin” adı verilen kimyasal bir madde salgılar. Dopamin, bilgileri bir sinir hücresinden diğerine gönderir. Bu hücreler hasara uğrarsa dopamin salgılayıp depolayamazlar ve sonuç olarak dopamin eksikliği oluşur. Bu eksiklik % 80 gibi ciddi boyutta olduğunda, hareket ve denge işlevleri etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar.

Bu hastalık, genelde 55 yaş civarında görülmektedir, fakat nadir de olsa erken yaşlarda da görülebilmektedir. Ancak 20 ile 40 yaşları arasında görülme sıklığı, parkinsonlu hastalarının tümüne bakıldığında sadece % 5 ila 10 oranında olarak bildiriliyor. Erkekler de kadınlara oranla daha sık görülüyor.

Sık görülen belirtileri; ellerde titreme, hareketlerde yavaşlama ve uyuşukluk, donuk bir yüz ifadesi, monoton konuşma, ağızdan salya sızması, yutkunma güçlüğü, halsizlik, yorgunluktur. Hastalık yavaş ilerler ve kişinin yaşam kalitesini düşürür. Titreme Parkinsonlu hastalarının yaklaşık olarak %80'inde görülür. Ellerin dışında kollar, ayaklar, çene ve dudakta da titreme olabilir.

Tedavide kullanılan ilaçlar kadar fizyoterapi, psikoterapi, dengeli beslenme ve düzenli yaşam da önemlidir.

Beslenme önerileri

  • Düzenli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir.
  • 2-3 saat aralıklarla beslenilmeli ve aşırı yemekten kaçınılmalıdır.
  • Kabızlığa karşı günlük yeterli lif (25-30 gr)alınmalı ve bol su tüketilmelidir.
  • Kilo alımından kaçınılmalıdır. Yavaşlamış olan beden hareketlerini daha da ağırlaştırabilir.
  • Genelde ileri yaş hastalığı olduğu için, yaklaşık altı ayda bir kanda lipid ve kolesterol düzeyleri dahil olmak üzere “check-up” yapılmalıdır.
  • Gündüz yemeklerin protein değeri düşük, akşamkilerin yüksek olmalıdır.
  • Antioksidanların hastalığın seyrini yavaşlattıkları gözlenmiştir. Bu nedenle günlük diyette taze ve çeşitli renklerde sebze ve meyve tüketilmelidir. Ancak ilaç kalıntısı riskinden dolayı iyice yıkanmalıdır.
  • Araştırmalar E vitamininin Parkinson hastalığının etkilerini azalttığı görülmüştür. Kaynakları; koyu yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar (ceviz, fındık gibi), buğdaydır.
  • Çoklu doymamış n-6 grubu yağ asitlerinden zengin bitkisel sıvı yağlar yerine zeytin yağı kullanılmalıdır.

25 önemli besin

ImageHayatta kalmamız için hava su ve yiyecek vazgeçilmez. Doğanın bize sunduğu binlerce çeşit yiyeceğin öyle apayrı güzellikleri ve faydaları var ki yazmakla bitmez. Binlerce çeşit içinden ben size 25 tanesini seçtim ve özellikle içinde bulunan önemli maddeler ile bedenimize olan faydalarını özetledim.
ELMA Pektin, Bioflanovoid, Kolesterol düzeyini düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
C vitamini
AVOKADO Doymamış yağ asidi Kalp ve kan dolaşımı için değerli ayrıca kansere karşı koruyucu
MUZ Potasyum, B6 vitamini, Serotonin, Magnezyum Stresi azaltarak Rahatlatıyor ve uyumaya yardımcı oluyor.
BROKOLİ Magnezyum, A ve C vitamini, Potasyum Kansere karşı koruyor, kasları güçlendiriyor.
MANTAR Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum Kasları güçlendiriyor, saç ve tırnakları besliyor.
BEZELYE Bitkisel protein, Magnezyum Kolesterol düzeyini düşürüyor, bağırsak kanser riskini azaltıyor.
ÇİLEK C vitamini, Kalsiyum, Potasyum, Bağışıklık sistemini güçlendiriyor iyi bir C vitamini kaynağı
GREYFURT Folikasit, C vitamini Kan basıncını azaltır, selülit için etkilidir hamilelikte önemlidir
KUŞBURNU Likopen, C ve E vitamini, Demir Soğuk algınlığı ve gribe karşı önleyici etkiye sahiptir
YOĞURT Kalsiyum, Riboflavin, Bağırsak kanserine karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor kemik dostu
B12 vitamini
HAVUÇ A vitamini, Selenyum Vücudu kanser ve enfeksiyona karşı koruyor
KEFİR Asit laktik, Asit laktik bakterileri Bağırsak enfeksiyonuna, kabızlığa ve gaza iyi geliyor.
SARIMSAK Quercetin, Allisin Kansere karşı bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
SOMON BALIĞI Omega3 yağ asidi ve Kemikleri güçlendiriyor, meme kanseri riskini azaltıyor.
D vitamini
KAVUN Mahnezyum, Potasyum ve Kalsiyum Vücuttaki su dengesini ayarlıyor
CEVİZ B ve E vitamini, Çinko, Demir Sakinleştiriyor, uyumayı sağlıyor, stresi azaltıyor kalbe faydalı
ZEYTİNYAĞI Doymamış yağ asidi, E vitamini Kötü huylu kolesterol düzeyini düşürüyor, hücreleri koruyor
YEŞİL-KIRMIZI BİBER Capsaicin, A ve C vitamini, Çinko Baş ağrısı ve migrene karşı koruyucu etkiye sahip
KEREVİZ Potasyum, Sodyum, Kalsiyum, Magnezyum Kabızlık, mide ve bağırsak sorunlarına karşı etkili
SOYA Yağ, E vitamini ve Protein E vitamini hücreleri koruyor, kanser riskini azaltıyor.
ISPANAK A vitamini, Folik asit, Magnezyum, E vitamini, Manganez Sinirleri güçlendiriyor. Özellikle hamilelikte tavsiye ediliyor.
TOFU Protein, Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum Metabolizmayı uyarıyor. Kemik yoğunluğu için önemli.
KIRMIZI ÜZÜM Phyto-östrojen, Potasyum, Kalsiyum Yüksek tansiyona karşı iyi geliyor, trombozları önlüyor
TAM BUĞDAY Magnezyum, Karbonhidrat B vitamini Enerji sağlıyor, stresi azaltıyor, Tokluk hissi veriyor

19 Aralık 2008 Cuma

Egzersizle zayıflamak için 10 kural

Toplumda spora başlanınca kilo alınacağı yönünde yanlış bir kaygı var. Oysa egzersizle birlikte doğru bir beslenme planıyla hem fazla kilolarınızı verebilir hem de sağlığınızı koruyabilirsiniz

EGZERSİZ sağlıklı yaşamın vazgeçilmez parçası. Ancak kilo vermeye çalışan, kas kitlelerini artırmak için uğraşan bireylerde daima ne yapacağım korkusu ve sorusu gündeme geliyor. Her zaman egzersizle beraber beslenmenin nasıl olacağı da bir karmaşa içerisindedir. Aslında her şey o kadarda zor değil! İşin sırrı bu 10 maddede saklı...

1. (Günde en az uç ana öğün tüketmelisiniz. Günde 3 ana. 2-* ara öğün olmak üzere 5-6 öğün tüketmek performansı olumlu yönde etkiliyor.

2. Her öğünde karbonhidratlardan zengin tahıl ürünleri, yağsız kek ve kurabiyeler, ekmek, pilav, makarna, meyve, patates tüketilmesine dikkat edilmeli. Az ama çeşitli karbonhidratlar tüketmeye özen göstermelisiniz.

3. Egzersiz sonrası kaslarda azalan karbonhidrat depolarının yenilenmesi hızlı bir şek ilde gerçekleşiyor. Bu nedenle egzersiz sonrası kişinin yanında 50 gr. karbonhidrat içeren yiyecek ve içecek bulundurulması gerekiyor.

4. Yoğun egzersizler enerji ve besin öğeleri gereksinimini artıyor. Egzersiz yoğunluğu arttıkça karbonhidrattan sağlanan enerji oranı artıyor. Enerjinin büyük çoğunluğunun kompleks karbonhidratlardan sağlandığı, yiyecek, tüketiminin artığı bir diyet ile protein gereksinimi de karşılanabiliyor.

5. Yeterli ve dengeli bir diyet tüketiliyorsa diyete ek vitamin/mineral kullanmaya gerek yok. Fakat yeterli diyet tükettiğinden emin olmayan kişiler, günde 1 adet multivitamin/ mineral tableti kullanılabiliyor. Ancak performansı arttırmak için fazla vitamin ve mineraI takviyesi

almak doğru bir yaklaşım değildir. Hatta fazla kullanım, vitamin mineral dengesini bozup

sağlığı olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Örnek mönü

50 g. Karbonhidrat içeren yiyecek ve içecekler;

• 2 orta dilim ekmek sandviç

• 7 adet etimek

• 15-18 adet kraker

• 5-6 adet bisküvi

• 3-4 adet kakaolu fındıklı gofret

• 1 kase tahıl gevreği ve süt

• 2 su bardağı patlamış

• 3 dilim meyveli kek

• 2 büyük, boy haşlanmış patates »2-3 adet muz

• 4-5 yemek kaşığı reçel bal. pekmez

• 1 büyük Kutu sporcu içeceği

• 1 kutu meyve suyu

• 10 adet kuru meyve

• 100 g. Lokum

• Et kuru meyve

• 1OO g. lokum

• 50 g. pesti

17 Aralık 2008 Çarşamba

Akıl Sağlığı Dakika Diyeti



Akıl sağlığı diyeti !
Hem akıl hem de beden sağlığını koruyan ve fazla kilo aldırmayan beslenmede Somon başrolde… Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü, ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamak mümkün.

Bilim adamlarına göre akıl ve ruh sağlığının merkezi olan beyin, en ufak değişim ve eksiklikten anında etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek, sinir sistemini bozuyor. Buna karşın balık gibi fosforlu gıdalar beyni ışıldatıyor.

Omega-3 yağ asitleri, özellikle beyin, retina ve kalpte yüksek oranlarda bulunuyor. Beynin birçok fonksiyonunda önem taşıyor.

Amerika'da yapılan son araştırmalarda; Omega3, psikiyatrik rejimlerde kullanılmış ve stresse karşı dirençli hale gelen bünyenin ileride oluşabilecek depresyon, intihar eğilimi ve manik depressif dahil bir çok psikolojik rahatsızlığı önlediği belirlenmiş.

Amerikan Kalp Birliği ve Sağlık Enstitüsü, bu yeni araştırmaların sonuçları doğrultusunda, her yetişkinin haftada en az iki kez balık yemesini tavsiye ediyor. Üstelik tavsiye edilen balıklar başta Somon olmak üzere, tümü oldukça yağlı diye bilinen türden. Normal insan için Omega3' ün, günde 1,2 gram alınması yeterli iken, melankolik yada hafif depresyondakilerin ise 4-5 gr mutlaka tüketmesi gerekiyor.

Omega-3’ü almanın en leziz şekli, özellikle somon gibi soğuk denizlerde yetişen yağlı balıklarla zenginleştirilen menüler.

Ancak, her balıkta omega-3 yağ asidi yok, ya da miktarı çok az. Derin ve soğuk denizlerde yaşayan balıklarda daha yüksek. Somon, uskumru, gibi balıklar omega-3 açısından daha zengin. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşük. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamıyor.

Akıl Sağlığı Diyeti

Beslenme uzmanlarına göre; beden sağlığı kadar akıl sağlığını da korumak isteyenler, sabah taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı ile güne başlayabilir. Ana öğünlerde balık, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler, hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekleri tüketmekte yerinde bir alışkanlıktır. Akşam yemeklerinde ise özellikle “omega 3” yağ asitleri açısından zengin, somon gibi yağlı bir balık yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir.

SOMONUN ÖYKÜSÜ: Yüksek dağlarda kaynayan ırmakların yataklarına bırakılan yumurtalar burada döllendikten sonra, ortak çıkan yavrular gelişene kadar bu soğuk sularda yaşarlar. Daha sonra aşağılara inip denize açılan Somon Balıkları iyice olgunlaştıktan sonra koku duyularını kullanarak doğdukları yere yani ırmak yataklarına doğru bir dönüş yolculuğu yaparlar ve neredeyse zıplayarak suyun akışının tersine, yukarıya doğru çıkarlar. Kendi yaşamlarının başladığı yere yeni yaşamlar verecek yumurtaları bıraktıktan sonra Somon’un yaşam misyonu biter ama yaşam döngüsü devam eder.

Eskimolar yağı ve kolesterolü bol miktarda tüketmekte ancak kalp problemleri yaşamamaktadırlar. Yanıt balıktaki Omega-3’lerdir. Eskimoların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, batılı insan kanında çok düşük seviyede rastlanan bazı maddelerin, eskimoların kanında çok yüksek oranlarda bulunduğunu saptadı. Bu maddeler, Poliınsatureol (çok doymamış) yağların uzun zinciri Omega-3 grubundan olan EPA ve DHA idi. Daha ileri ki çalışmalar her iki maddenin de özellikle Somon ve Ringa gibi yağlı balıklarda bulunduğunu kanıtladı. Araştırmalar ölümlerin %30 oranında azaldığını göstermektedir. Örneğin Japonlar da çok Somon yiyor ve kalp hastalığına az yakalanıyorlar ve daha uzun yaşıyorlar.

TÜRKİYE’DE SOMON

Sağlık açısından vazgeçilmez bir gıda olan somon balığını, ülkemizde son iki yıldır bulmak kolaylaştı. Somon balığını taze ve bütün olarak, dilim olarak, fileto ve fümelenmiş olarak marketlerde veya balıkçılarda bulabilmek mümkün. Bütün olarak satılan somon balıkları 4-5 kg. civarında oluyor.

Somon balığının ülkemizde üretimi yok. Soğuk denizleri seven bu balık için Türkiye’nin denizlerinin ısısı uygun değil. Somon balığı taze olarak Norveç firması Hallvard Leröy’den ithal ediliyor. Dünyaca ünlü ve güvenilir bir firma olduğu bilinen Leröy’ün Türkiye’deki ortağı Alarko.

Alarko Leröy (www.alarko-leroy.com.tr) ortaklığında Norveç somonu tüketici ile buluşuyor. Tanşas, Migros, ChampionSa, CarrefourSa, Gima, Kipa, Makro, Metro, Real, IKEA gibi mağaza, yerel marketler ve şarküterilerde ambalajlı ürünler ve taze somon mevcut. Tüm ürünler toptan tüketim için bütün fileto görüntüsü bozulmadan kiloluk ambalajlarda, tüketiciler içinse daha az gramajlı vakumlu ambalajlar şeklinde satışa sunuluyor. Bütün somon balığı, fileto ve steak (biftek) olarak balıkçılarda da satılıyor.

Ayrıca Alarko-Leröy, İzmit’deki Fabrikası’nda modern ve hijyenik kurallara uygun teknolojilerle, Somon Füme, Somon Pastırma, Somon Loin, Somon Sıcak Füme, Somon Lakerda, Somon Marine, Somon Fileto, Somon Steak gibi ürünleri üretiyor.

Norveç’ten taze olarak ithal edilen balığın taze raf ömrünü uzatmak için üretici firmanın uyguladığı ‘doğal’ koruyucu işleme yöntemleri var ve bunlar hiçbir suni katkı içermiyor.

Balıklar Norveç’ten 0-4C soğutuculu TIR’lara yüklenerek İstanbul’a geliyorlar ve marketlere dağıtılıyor. Alarko Leröy, taze somon balıklarının raf ömrünün 21 gün olduğunu söylüyor, ama genelde marketlerde balıklar üç günde tükenmiş oluyor.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Düzenli çay içenin kilo vermesi daha kolay


Çay içenler enerjiyi yüzde 12 daha hızlı yakıyor.





Yani çay, kilo vermek isteyen için su ile birlikte en ideal içecek. Açlık hissinin de yatışmasına yardımcı oluyor

ABD’li çay uzmanı Mark Ukra tarafından kaleme alınan “The Ultimate Tea Diet” (Temel Çay Diyeti) isimli kitap, çay ve dengeli bir beslenme ile sağlıklı bir kiloya ulaşmanın yollarını sunuyor. Şeker ve kalp hastalığı ile felç riskini azaltan bu içeceğin, dünyanın en büyük sağlık tehditlerinden birini oluşturan obeziteye gelecekte çare olabileceği tahmin ediliyor. Çay içmek ayrıca kilo vermeye yardımcı olur. Öte yandan çayda doğal olarak bulunan birçok madde, sadece kilo vermeye yardımcı olmakla kalmaz, tatlı krizlerini yatıştırır, iştahı bastırır, kolesterol seviyesini düşürür ve metabolizmayı hızlandırarak daha fazla enerji yakılmasını sağlar.

Çaydaki kafein vücudu uyarıp harakete geçirdiği için kilo vermeye yardımcı olur. Ayrıca dopamin ve seratonin hormonlarının salgılanmasını artırarak beynin vücuda tokluk mesajını iletmesini sağlar. Yani ne kadar çok çay tüketilirse beyin vücuda o kadar “ben aç değilim” mesajı gönderir.

Açlığı çayla dindirin

Çaydaki EGCG antioksidan maddesi sayesinde metabolizma hızlandığı için sadece oturup çay içerken bile daha fazla kalori yakılmış olur. EGCG ayrıca vücutta yağ birikiminin önlenmesinde önemli bir rol oynar, Şekersiz bir fincan çay, ortalama 5-6 kalori içerir.

Ani bir yeme isteği hissettiğinizde önce bir fincan çay içmeyi deneyin. Daha sonra 10-15 dakika kadar bekleyin. Çay birinci adımda acilen bir şeyler yeme isteği bastırılır. Uzun vadede ise daha az yemenizi sağlar.

Çok çay içmek dişleri sarartır mı?

Çay, kahve, kırmızı şarap ve üzüm suyu bu içeceklere buruk tadını veren “tannin” isimli bir madde içerir. İçinde tannin bulunan bu içecekler, renk veren maddeler de içerdiği için dişte lekeler oluşturması mümkün. Çayı sık sık tüketen kişilerin dişlerindeki sararmanın sebebi de bu maddedir. Bir yiyecek ya da içeceğin dişleri sarartıp sarartmayacağını anlamanın çok basit bir kuralı var. Eğer bir yiyecek ya da içecek gömleğinizde ya da halınızda çıkmayan bir leke bırakıyorsa, aynı şeyi dişlerde de yapabilir.

Bu durumun önüne geçmek için iki yol var:

* Çok çay tüketiyorsanız, gün içinde aklınıza geldikçe ağzınızı su ile çalkalayın.

* Çayı biraz soğumasını bekledikten sonra için. Sıcak içecekler diş minesine daha kolay bir şekilde nüfuz eder.


Uykusuzluk için çayı iki kez demleyin

Uykusuz kalmak yemek sonrasında tatmin hissini veren leptin hormununun daha az, iştahı harekete geçiren gherlin hormonunun daha çok salgılanmasına neden olur. Bu da kilo almaya neden olabilir. Çayda bulunan kafein yüzünden gece uyuyamamaktan endişe ediyorsanız, çayı yeniden demlemeyi deneyin. Kahvenin aksine bir kez demlenen çay birkaç kez daha kullanılabilir. İlk demlemeden sonra çaydaki kafein oranı giderek azalır. O yüzden daha az kafein almak istiyorsanız, ilk demlediğiniz çayı dökün ve yeni su ekleyerek aynı çayı yeniden demleyin. İkinci demlemede içerdiği kafeini yüzde 94 ile 98 arasında yitirmiş olur.


5 BİN

İnsanoğlu çayı tam 5 bin yıldır tüketiyor. Dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek. DÜnya genelinde yılda 3.2 milyon ton üretiliyor.

%0.5

Kafein, çay yaprağının yüzde 0.5’ini oluşturur. Vücutta ısının yükselmesini sağlayarak metabolizmayı hızlandırır, daha fazla kalori yakılır ve kilo vermeye yardımcı olur.

%15

Çaydaki EGCG maddesi kan şekerini ve insülin seviyesini düzenler. İnsülinin etkinliğini yüzde 15 oranında artırır. Bu sayede şekeri enerjiye dönüştürmek daha kolay hale gelir.

50

Dünyanın en nadir bulunan ve en pahalı çayı, Çin’in Pu-Erh bölgesinde yetiştirilen Pu-Erh çayıdır. Şaraba benzer yöntemlerle üretilen bu çay 50 yıla kadar bekletilir. Fincanı 50 dolar.


YARIN


* Çayı sütle içmek sağlığa yararlarını azaltır mı?

* Çayın bağışıklık sistemi ve kalbe etkileri...

* Kahve ile çay arasındaki ana farklılıklar...

* Hangisini tüketmek daha sağlıklı?


Sallama mı demleme mi

HANGİSİ SAĞLIKLI?

Dünyadakİ tüm “gerçek” çaylar, tek bir bitkiden elde edilir. Yani yeşil, beyaz, oolong ya da siyah çayın ayrı ayrı bitkileri yok. Bu bitkinin adı Camellia sinensis. Beyaz ve yeşil çayda antioksidan madde “polyphenol” oranı biraz daha yüksektir, öte yandan oolong ve siyah çayın da yüksek tansiyon ve kalp hastalığı gibi hastalıkların önüne geçmede daha etkili olduğunu kanıtlandı. Uzmanlara göre kişinin hangi tür çay içtiğinin çok fazla önemi yok. Dört ana çay türünün birbirine çok benzer yararları bulunur. Hepsi de kilo vermeye yardımcı olur, kolesterol seviyesini düşürür. Çayı “sallama” ya da demleme içmek sağlığa yararında herhangi bir değişime neden olmaz.

BEYAZ ÇAY: En az işlem görmüş olan çaydır. Henüz oksitlenmemiş taze çay yapraklarından elde edilir. Çay türleri arasında en az kafein içerendir. Araştırmalar, kalbi güçlendirdiğini göstermiştir.

YEŞİL ÇAY: Toplandıktan sonra temizlenip kısa bir süre kurutulan çay yaprakları, rengini ve tazeliğini koruması için buharda bekletilir. Çok kısa bir süre oksitlenir, az miktarda kafein içerir.

OOLONG ÇAYI: Bu çayın oksitlenme sürecini yarı yarıya tamamlamasına izin verilir. Oolong, yeşil çayın tüm yararlı sağlık etkilerine sahiptir.

SİYAH ÇAY: En uzun oksitlenme sürecine ve en çok kafein oranına sahip olan çaydır. Ancak bir fincan siyah çayda, bir fincan kahvenin ancak yarısı kadar kafein bulunur. Dünya çapında üretilen tüm çayların yüzde 75’ini siyah çay oluşturur.

Yiyerek zayıflamak mümkün mü?

Yiyerek kilo verilir mi sorusunu hiç korkmadan "evet" diye yanıtlayabilirsiniz!
Sık yapılan beslenme yanlışlarından biri de öğün atlamak, aç dolaşmaktır!

Bu yanlışı özellikle kilo vermek isteyenler çok sık yaparlar. Ne var ki yemeyi içmeyi boş verip aç susuz gezerseniz (bütün bir gününüzü su, soda içerek ve birkaç salatalığı, domatesi, havucu çiğneyerek geçirirseniz) başlangıçta biraz kilo verseniz bile kısa bir süre sonra verdiklerinizi fazlasıyla geri alırsınız. Yiyerek zayıflamanın mümkün olup olmadığı sorusuna birazdan cevap vereceğim ama yemeden zayıflamayı (aç kalarak kilo vermeyi) sakın denemeyin. Eğer denerseniz siz de bir "diyet gazisi" olabilirsiniz.

Yiyerek kilo verilir mi sorusunu ise hiç korkmadan "evet" diye yanıtlayabilirsiniz.

Eğer fazla kilolarınızdan sağlığınızı bozmadan kurtulmak istiyorsanız düzenli aralıklarla, öğün atlamadan, belirli ölçülere uyarak, küçük porsiyonlar halinde ve her şeyi kararında bırakarak yemelisiniz. Sadece sabah, öğlen, akşam yemeği değil, ara öğünler de oluşturup bir şeyler atıştırmayı ihmal etmemelisiniz. Böyle bir beslenme tarzı metabolizmanızın ve sindirim sisteminizin tıkır tıkır işlemesini sağlayacağı gibi, sizi yemenin lezzetinden, zevkinden de alıkoymayacaktır. Ayrıca baş ağrısı, sinirlilik gibi hipoglisemik reaksiyonlardan da uzak kalacaksınız. Zinde, güçlü ve keyifli bir kilo yönetimini siz de başaracaksınız.

SORUNLAR YANLIŞ BİLGİLENMEKTEN

Kilo yönetiminde bütün mesela ihtiyacınız kadar yemeniz ve yiyeceklerle aldığınız enerjinin bir kısmını da (aktivitenizi artırarak) harcamanızdır. Bunu yüzlerce defa duyduğunuzu, artık sıkıldığınızı ben de biliyorum. Ama tekrarda her zaman fayda var. Yiyip içtiklerinizi sorgulamadan, yiyecek içeceklerle sağlıklı bir ilişki kurmadan, yemek yemenin, beslenmenin duygusal yönetimini kavramadan ve aktiviteyi kazanmadan ne kilo vermek, ne de kiloları yönetmek mümkün olmaz.

"Diyete başlamak" aynı zamanda bir gün onu bırakmak anlamına da geliyor. Bunun için "diyete başlamak" yerine "yeni bir hayata başlamak" kavramını tercih etmenizde fayda var.

Yiyerek zayıflamanıza yardımcı olacak 20 öneri!

1. Tatlı yemekten korkmayın!

Yemekten sonra ufak bir parça bitter çikolata yemek size kilo aldırmaz. Keklere, pastalara saldırın demiyoruz, sadece nefsinizi köreltecek ve o anki tatlı isteğinizi bastıracak kadar ufak bir parça çikolatanın kimseye bir zararı olmaz. Haftada bir-iki kereden fazla olmamak kaydıyla tabi!

2. Yağları çıkartın

Bir dilim pizzadaki yağları peçete yardımıyla azaltabilirsiniz. İlk bakışta haftada bir yenen bir dilim pizzadaki yağ size fazla gelmeyebilir. Ancak yıl içinde giysilerinize giremediğinizde öyle olmadığını görürsünüz.

3. Kemer takın

Yüksek kalorili ama düşük besin değerli yiyecekler yemek istediğiniz zaman açlık hissetmeyecek kadar kemerinizi sıkın. Ulaşmak istediğiniz bedene ininceye kadar nefes almanızı engellemeyecek şekilde bu taktiği uygulayın.

4. Sevdiklerinizle birlikte olun

İş arkadaşlarınız, dostlarınız veya ailenizden birileriyle vakit geçirin. Kilo verme dönemini daha rahat atlatmanızı sağlar. Onlarla birlikteyken aklınıza yemek yemek de gelmeyecektir.

5. Baharatlı gıdalar tüketin

Metabolizmanızı çalıştıran ‘kapsaisin’ çok acı biberde bulunur. Acılı tavuk ile ayran için. Süt ürünleri kapsaisinin görevini yapmasına sudan daha çok yardımcı olur.

6. Az yağlı süt için

Günde alınan 1800 mg kalsiyum kalori emilimini sağlıyor. Bu nedenle kahvenizi sütlü ya da kalsiyum içeren gıdalarla içtiğinizde sadece 300 mg kafein alırsınız, 500 mg atılı

7. Organik gıdaları tercih edin

Kepekli veya tahıllı ekmekleri, lifli gıdaları tercih edin.

8. Yıkanmış, doğranmış sebzeleri alın

Evet biraz fazla ödeyebilirsiniz ancak enerji için düşük kalorili bu sebzeleri tüketebilirsiniz. Sebzeleri hemen ulaşabileceğiniz yerlere koyun. Böylece birşeyler yemek istediğinizde diğer kalorili seçeneklerden uzak durabilirsiniz.

9. Akşam yemeğine ne yiyeceğinize karar vererek çıkın.

Restorana gittiğinizde ne yemek istediğinize düşünerek karar verin. Acele etmeyin, küçük porsiyonlu, doyurucu ancak az kalorili yiyecekleri yiyin.

10. Öğleden sonra saat 15:00'de birşeyler atıştırmayı unutmayın.

150 kalorilik bir atıştırma daha sonra yenilebilecek 400 kaloriyi önler. Avuç içi kadar fındık, ceviz, badem gibi çerezler ya da bir dilim peynir gibi atıştırmalıklar yaklaşık 170 kaloridir.

11. Sebze ve meyveleri kabuklarıyla tüketin

Elma, armut, salatalık gibi meyve ve sebzelerin kabukları lif açısından zengindir. Hatta portakalı bile kabuğunun tamamını soymadan beyaz yerini bırakarak yiyebilirsiniz.

12. Sadece tek elle yiyin ve için

Eğer bir partideyseniz bir elinizde içecek diğer elinizle çerez tüketmeye çalışmayın. Sağ elinizle içip yerseniz daha az yiyip içersiniz.

13. Tabakta beslenin

Kavanozdan, kutudan ya da dev kaselerden yemeyin. Gıdaları tabağınıza alarak beslenin. Böylece daha az yersiniz.
14. Ellerinizi meşgul edin

Stresliyken birşeyler yememenin en iyi yolu ellerinizi başka işlerle meşgul etmek. Bir paket cips yemek yerine örgü örerek stres atabilirsiniz. Resim yapmak, el işleriyle ilgilenmek vb. işler de sizi meşgul edebilir.

15. 10 öğün yiyin

Eğer iş ya da farklı denenlerle stres yaşıyorsanız, düşüncelerinizi kontrol edemiyorsanız, çok acıkmış hissedebilirsiniz.Bu durumda birşeyler yedikten 10 dakika sonra yine aç hissedebilirsiniz. Bu durumda günde 10 defa tüketebileceğiniz sebze ve meyveleri belirleyin ve bunları yiyin.

16. Tatlı yemek için dışarı çıkın

Soğuk pastalar, cipsler ya da peket dondurmalar yemek yerine dışarı çıkın. Eve bu tür kilo aldıracak yiyecekler almayın. Böylece canınız dondurma yemek istediğinde bir kutu yerine sadece bir külah dondurma yersiniz.

17. Salata yiyerek başlayın

Öğle yemeğine salata yiyerek başlayanların yüzde 12 daha az kalori aldıkları belirlenmiş. Bu nedenle öğlen kremalı, soslu aparatiflerden uzak durun ve yemeğe salata yiyerek başlayın.

18. Kremadan uzak durun

Burger ya da sandviç yediğinizde mayonez, ketçap ya da krema koydurmayın. Bu tür servis edilenlerin kremalarını bıçakla üzeerinden alın. Böylece yarım kalori daha az almış olursunuz.

19. Ekmek almayın

Ekmek uzatanlara gülümseyerek teşekkür edin ve hayır deyin.

20. Bazen çılgın olun

Hiçbir şey yememek sizi zayıflatmayacak ya da mutlu etmeyecek. Haftada bir öğünde yemek istediğiniz her şeyi yiyerek kendinizi ödüllendirin.